Spekülatif Dizayn ile İnsan ve Kültürün Geleceğine Bakış
- Nida Ayça Onur
- 23 Eyl
- 4 dakikada okunur

Serimizin bonus bölümüne elbette ki spekülatif dizaynı getiriyorum ve sorularımı buradan soruyorum :)
Duygucum, Spekülatif Dizayn'ın seni en çok heyecanlandıran yanı nedir?
Ezberleri Bozmak
Bu disiplin, insan ve kültür alanında değer üreten kişilerin, tasarım için takmaları gereken farklı şapkaları (sistem düşünürü, kültür tasarımcısı, fütürist) tek bir potada eritiyor.
Beni Spekülatif Dizayn konusunda en çok heyecanlandıran şey, onun bir "varsayım ve norm kırıcı" olması. Bir İnsan ve Kültür profesyoneli olarak, çoğu zaman mevcut sistemlerin ve "işlerin her zaman yapıldığı şeklin" görünmez duvarları içinde çalışırız. Kariyerin bir merdiven olduğu, performansın yılda bir kez ölçüldüğü, ofisin çalışılacak tek yer olduğu gibi kemikleşmiş varsayımlarımız vardır.
Spekülatif Dizayn, bize bir zaman makinesi vererek bu duvarları dinamitleme izni sunuyor. Amacı geleceği tahmin etmek değil, bugünkü düşünce kalıplarımızı kışkırtarak bizi "tercih edilebilir gelecekler" üzerine stratejik bir diyaloğa zorlamaktır. Ve odağında yalnızca insan değil, gezegenin de olması daha bütüncül bir yerden beni yakalıyor.

Prototipler: Somut Gelecek Kanıtları
Bu disiplinin gücü, soyut bir gelecek vizyonu çizmek yerine, o gelecekten getirilmiş gibi duran "somut kanıtlar" tasarlamasıdır. Örneğin, "Gelecekte çalışan bağlılığı nasıl olur?" gibi genel bir soru sormak yerine, 2040 yılından kalma, bir çalışanın ruhsal sağlığına göre renk değiştiren bir şirket giriş kartı tasarlayıp yöneticilerin masasına koyarız. Ve sorarız: "Bu kart gerçek olsaydı, liderlik tarzınızda, toplantı kültürünüzde ve esenlik politikalarınızda bugün neyi değiştirmeniz gerekirdi?" Bu somut nesne, yüzlerce slaytlık bir sunumdan daha güçlü bir şekilde, bizi bugünkü ezberlerimizle yüzleşmeye ve daha insani sistemler tasarlamaya iter.
İnsan ve Kültür Projelerinde Radikal Bir Hayal
Coimagin’de geleceğin olasılıklarını masaya yatırıyoruz. Şimdi biraz hayal kuralım. İnsan ve kültür projelerinde geleceğe dair en radikal hayalin nedir?
Benim en radikal hayalim, "İnsan Kaynakları" departmanlarının tamamen ortadan kalktığı ve yerini "İnsan Potansiyeli ve Deneyim Tasarımı" stüdyolarına bıraktığı bir gelecek. Bu gelecekte, organizasyonlar artık insanları belirli roller için işe alan ve yöneten yapılar değil, bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmek için belirli bir süre boyunca parçası olmayı seçtikleri "kişisel gelişim platformlarıdır."
Bu stüdyoların tek amacı, her bir üyenin kendi en iyi versiyonuna ulaşması için gereken araçları, bağlantıları ve deneyimleri tasarlamaktır. Şirketin ticari başarısı ise bu kolektif kendini gerçekleştirme halinin doğal bir yan ürünüdür.
Spekülatif tasarım, İK ve çalışan deneyimi alanında hangi ezberleri bozabilir?
Bundan 6-7 yıl önce bir İK zirvesinde dinlediğim bir CEO, “Bugünlerde en çok neden şikâyetçisiniz?” sorusuna “Birçok fonksiyon yöneticisi, yalnızca dikiz aynasına bakarak şirketi yönetme eğiliminde. Geçmiş veriler, geçmiş performanslar, geçmiş trendler... Evet, bunlar önemli ancak gelecek bize ne getiriyor, işte buradan bakabilmeyi bugünlerde daha çok önemsiyorum.” diye yanıt vermişti.

İşte spekülatif tasarım, İK’nın eline bu bakış açısını yakalayabilmesi için yüksek çözünürlüklü bir ön cam ve hatta bir gelecek simülatörü verir.
Bu yaklaşım, odağımızı iki temel şekilde değiştirebilir:
Reaktif Değil, Proaktif Bir Gelecek Kurgusu
1. "Problem Çözme"den "Fırsat Yaratma"ya: Geleneksel İK, mevcut sorunlara (artan işten ayrılma oranı, düşen bağlılık skorları vb.) reaktif çözümler üretir. Spekülatif tasarım ise bizi, henüz var olmayan koşullar için proaktif olarak fırsat tasarlamaya zorlar. Bize "Geçen çeyrek yetenek kaybı neden arttı?" diye sormak yerine, "5 yıl sonra en iyi yetenekler bir şirketten ne bekleyecek ve biz o şirket olmak için bugün hangi deneyi yapmalıyız?" sorusunu sordurur. Bu, oyunu geriden takip etmek yerine, oyunun kendisini kurmaktır.
Organizasyonu Yarının Şoklarına Karşı Test Etmek
2. "Verimlilik"ten "Dayanıklılık"a (Resilience): Mevcut sistemlerimiz verimlilik ve öngörülebilirlik üzerine kuruludur. Spekülatif tasarım ise bu konforlu varsayımları sorgulatır. Bize "Mevcut organizasyon şemamız verimli mi?" diye baktırmak yerine, "Sektörümüzü altüst edecek bir teknoloji yarın çıksa, bu şema ayakta kalabilir mi, yoksa bir gecede çöp mü olur?" gibi rahatsız edici sorularla stres testi uygulatır. Bu, şirketimizi sadece bugünün fırtınalarına değil, yarının tsunamilerine karşı da hazırlamaktır.
Kısacası spekülatif tasarım, İK'yı bir operasyonel destek fonksiyonu olmaktan çıkarır ve onu, şirketin en büyük risklerini öngören ve en büyük fırsatlarını şekillendiren bir stratejik gelecek laboratuvarına dönüştürür. Bu, İK'nın masaya oturması değil, masanın kendisini geleceğe taşımasıdır.

2035’te Bir Kurumda Çalışmak
2035 yılında bir kurumda çalıştığımızı hayal etsek, çalışan deneyimi, liderlik anlayışı ve kültür nasıl farklı olurdu?
2035 yılında bir kurumda çalışmak, artık sabit bir role sahip olmak değil, şirketin iş sonuçları için kişisel bir "görev portföyü" yönetmek anlamına geliyor.
Çalışan deneyimi, yapay zekâ destekli kişisel gelişim koçları tarafından tasarlanan, yetenek ve esenliği optimize eden hiper-kişiselleştirilmiş bir akış halini almış durumda.
Liderler artık "yönetici" değil, insanların bu portföylerini en değerli şekilde oluşturup bir sonraki maceralarına başarıyla "mezun olmalarına" yardım eden birer "Potansiyel Küratörü" gibi hareket ediyor.
Kültür ise, psikolojik güvenliğin oksijen gibi solunduğu, hiyerarşinin yerini proje bazlı akışkan yetki ağlarının aldığı ve başarının finansal kâr kadar, bireylerin ve toplumun gelişimine yapılan katkıyla ölçüldüğü, sürekli öğrenen ve adapte olan bir ekosistemden ibaret.
Böyle bir kurumda çalışmak nasıl olurdu?
İş’te Bilgelik

Peki Duygucum, sen spekülatif dizayn ile neyin geleceğini tasarlamak isterdin?
Bu, sohbetimizin zirve sorusu. Tüm konuştuklarımızı bir araya getiren ve beni en çok heyecanlandıran yer tam da burası.
Eğer spekülatif dizayn ile tek bir şeyin geleceğini tasarlama şansım olsaydı, bu kesinlikle "İş'te Bilgelik" (Wisdom at Work) olurdu.
Bugün veri ve hız takıntısıyla boğulurken, en insani yetkinliğimizi, yani sağduyuyu ve derinliği kaybediyoruz.
Hayalim, kurumları birer verimlilik motoru olmaktan çıkarıp, kolektif bilgelik üreten ekosistemlere dönüştürmektir. Bunu yapmak için, geleneksel "Faaliyet Raporu"nun yerini alan yıllık bir "Bilgelik Raporu" hayal ediyorum. Yapma durumundan, olma durumuna… Bu rapor, finansal kârın yanında, aldığımız kararların etik kalitesini, susturulan sesleri ve organizasyonun insan potansiyelini ne kadar geliştirdiğini ölçerdi. Çünkü geleceğin kazananları en hızlılar değil, en bilge olanlar olacak.
Çok mu romantik? Hayır, değil. Birçok araştırma, kitap ve makaleyi süsleyen “anlam (purpose)” konusu işte buralarda saklı.
Spekülatif Dizayn, Coimagin'de çalışmayı en sevdiğimiz konulardan biri. Peki, siz neyin geleceğiniz tasarlamak istersiniz? Hem fikirleriniz hem demo için bize yazabilirsiniz.
Bu yazıdaki görseller pexels.com'dan alınmış olup sırasıyla Karolina Grabowska, Michaela St, cottonbro studio ve Pille Kirsi isimli sanatçılara ait fotoğraflardır.
.png)




Duygucum gerçekten zihin açıcı harika bir yazı. Bundan sonra yapacağımız her işte, düşüneceğimiz her konuda, kararlar almadan önce, gelecek gözlüklerimizi takıp, doğru soruları sorarak hareket etmeyi bir alışkanlık haline getirmemiz çok kritik öneme sahip olacak. Rehberliğin çok değerli..
Özge Solakoğlu