top of page

Geleceği Hayal Etmeye Cesaret: Üç Kırılma, Bir Yolculuk

  • Yazarın fotoğrafı: Nida Ayça Onur
    Nida Ayça Onur
  • 16 Haz
  • 4 dakikada okunur
Geleceği Hayal Etmeye Cesaret: Üç Kırılma, Bir Yolculuk
Geleceği Hayal Etmeye Cesaret: Üç Kırılma, Bir Yolculuk

 T: Geleceğin deneyim tasarımı, spekülatif tasarım, fütüristik bakış açıları... Bugün seni bu kadar özgün ve kapsayıcı bir yaklaşım içinde görüyoruz. Merak ediyorum: Tüm bu alanlarla kurduğun bağ ne zaman ve nasıl şekillendi? Seni bu yolda özellikle etkileyen bir olay, kişi ya da kırılma anı oldu mu?


A: Bu merak dolu sorun üzerine düşününce üç ana kırılma ve farkındalık anı belirdi gözümün önünde Tuğçecim.


İlk Kırılma: Okuduklarımın Beni Dönüştürmesi…


Edebiyat türleri arasında distopyaları her zaman çok sevdim. Çünkü bu türlerde, alışılmışın dışında, bildiğimiz gerçekliklerin ötesinde ve kanıksadığımızın dışında başka değerler üzerine inşa edilmiş dünyalar var. Etkileyici bir rahatsız edicilikleri var beni çeken. Bu çekicilik, sayıca az olsalar da ütopyalar için de aynı şey geçerli. Norm dışında bir şeyi hayal etme, yazma ve bunu düşünsel bir inşa süreciyle buluşturma cesareti beni heyecanlandırıyor.


Önemli distopya yazarlarından Orwell, Huxley, Zamyatin, bulundukları topluma derin eleştiriler getirirken aynı zamanda rahatsız edici, kaçınılası gelecekler üzerine düşündürüyorlar. Mesela bir başka sevdiğim yazar Saramago ise özellikle “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş” kitabında, ölümün olmadığı bir dünyaya götürüyor bizi. Alışkanlıkların, sosyal sistemlerin, ilişkilerin, kurumların, hükümetlerin nasıl değiştiğini psikolojik ve sosyal tüm boyutlarıyla yaşatıyor kitabında. Bugün yaşlanan nüfusun arttığı bir dünyayı konuşurken, o kitaptan aklıma gelen birçok vurucu an var, INC. Türkiye'de de yayınlanan bir yazımda bahsetmiştim.


Tüm bu eserler, temel bazı yönleriyle farklı olsa da, aslında birer spekülatif tasarım adımı. Bunu sonradan fark ettim.


Bunların yanında zihin, fizik ve maddenin geleceğiyle ilgili okumalarımın da etkisi büyük. Örneğin, Michio Kaku bu alana beni hazırlayan değerli bilim insanlarından biri. Kitaplarında yakın gelecekten çok uzak geleceğe kadar birçok bilimsel gelişmeyi, büyük değişimlerin kültürel altyapısını, ilk sinyallerini ve olası sonuçlarını anlatıyor. Zihnin Geleceği, Olanaksızın Fiziği, İnsanlığın Geleceği hepsi heyecan verici ve zihin açıcı okumalar.


Tüm bu okuduklarımın bana öğrettiği şey ise şu: Ana akımın kısıtlı ve kontrolcü dünyasının ötesinde, bizim çoğu zaman düşünmeyi kaçırdığımız çok geniş bir olasılıklar evreni var. Geleceğe dair hayal kurmanın sonsuz yolu var ve her hayal, kendi etkisiyle bambaşka bir dünya yaratma potansiyeli taşıyor. O sebeple gelecek tasarımı mümkün ama sorumlu olması şart!


İkinci Kırılma: Spekülatif Dizayn ile İlk Tanışma


Bundan dört yıl kadar önce Atölye’nin Öğrenme Topluluğuna katılmıştım ve altı ay süren bu dönüştürücü programın benim için en etkileyici iki saatinde Serdar Paktin ve Tuğçe Akbulut’tan dinlediğim spekülatif dizayn ile tanıştım. Atölye’nin bu çok değerli ve vizyon açan bu programını, öğrenme deneyimlerim ve bendeki etkisi açısından bir numaraya koyarım!


Bu programın ilgili modülünde deneyim tasarımcıları olarak yakın vadeli servis tasarımlarında kullandığımız tasarım odaklı düşüncenin ötesinde geleceği ve bugünden geleceğe geçişi sistematik biçimde tasarlayan spekülatif tasarım, geçiş tasarımı, döngüsel tasarım gibi yaklaşımların da olduğunu gördüm. Bu yeni kavramlarla tanıştığım andaki heyecanımı hala hatırlıyor ve koruyorum.


Üçüncü Kırılma: Kurumsaldan Ayrılış ve Meraklarımda Derinleşme


Kurumsal hayatta zaman zaman beni rahatsız eden bir durum vardı: Uzun vadeli gelecekle düşünme ve stratejik karar mekanizmaları içinde daha fazla yer almak isterken, çoğunlukla hızlı sonuç alınan, yakın vadeli yüksek öncelikli işlerin içinde kendimi buluyordum. Ama zihinsel olarak bir adım ötesini, biraz daha uzak vadeyi görebileceğim, bazı değerleri sorgulayabileceğim alanlara yönelme isteğim giderek güçleniyordu. Kendime şu soruyu sormaya başladım: "Geleceği anlamaya ve tasarlamaya dair bir şeyler yapmayı bu kadar istiyorsam, neden bunun için bir alan yaratmıyorum?"


Sonrası kurumsaldan ayrılış ve Coimagin'in kuruluşu :)


Kurumsal yorgunluktan sıyrılıp derinleşmek istediğim konulardan ilk ikisi spekülatif dizayn ve profesyonel koçluk idi. Zamanla bu iki disiplinin geleceği tasarlama, hayal etme ve inşa etme süreçlerinde ne kadar yakınsadıklarını da gördüm.


Özellikle araştırdıkça, spekülatif dizaynın bir gelecek tasarımı süreci olmanın ötesinde, çok temel paradigma değişimleri yaratabilecek bir tasarım felsefesi olduğunu fark ettim.


Bir endüstri mühendisi olarak sistem düşüncesine zaten yatkın şekilde yetişiyoruz aldığımız formasyonla. Spekülatif dizaynda da çok kapsayıcı ve bütünsel bir bakış var. Ama spekülatif tasarımda şu ana kadar edindiğim tüm yaklaşımlardan farklı olan şey, hem gelecekle ilgili taradığı olasılık alanının genişliği, hem de tasarım değerleri idi.


Birincisi, spekülatif dizayn herkesin baktığı bariz olanı değil, farklı olasılıkları da araştırıyor. İkincisi ise, eleştirel ve normları sorgulatan duruşuyla mevcut kalıpları sarsıyor.


Beni kalpten etkileyen yer tam da burasıydı. Satın aldırmaktan öte düşündürmek isteyen, bir değişim yaratmak, yeni bir gerçeklik kurmak isteyen bir yaklaşım. Bu haliyle topluma ve sürdürülebilir geleceğe hizmet etme potansiyeli taşıyor. İnsanları harekete geçirme, alışılmış düşünce ve iş yapış biçimlerinin dışına çıkarma gücü var.


Örneğin, Dunne&Raby’nin ortaya atmış olduğu A/B Manifestosu’nda geçen “kullanıcı”, “tüketici” gibi kavramların yerini “insan” ve “vatandaş” gibi daha bütünsel ve kapsayıcı ifadeler alıyor, tasarım bu bakışla şekillendiriliyor. Bu yaklaşım, dünyayı insanlığa uydurmak yerine gezegene ve doğaya uyumlanmayı öneriyor. Yeri geldiğinde inovasyon yerine provokasyon diyerek tartışmayı, sorgulamayı, eleştirel düşünceyi tetikleyen bir felsefi altyapısı var.


Hatta bu düşünceyi daha da ileri götüren Paul Neeley, tasarım ilkelerinde “insan” yerine “tüm canlılar”ı kapsayan, topluma hizmet yerine bütünsel olarak her şeye hizmet eden bir tasarım ilkesinden bahsediyor. Bu bakış açısını benimsiyorum ve kendime çok yakın hissediyorum.


Özetle normların dışında düşünmeye iten distopyalar, bilim okumaları ve eleştirel edebiyatın beni hazırladığı bu alternatif gelecekler merakında, artık tercih edilebilir gelecekler tasarlamanın sistematik ve yaratıcı yolu benim için spekülatif tasarım oldu.

Bugün bu yaklaşımı profesyonel koçluk altyapısıyla ve deneyim tasarımıyla harmanlayarak anlatıyor ve uyguluyoruz. Güçlü metaforlarla, yepyeni araçlarla geleceği düşünmeye alan açıyoruz. Bireysel ve kurumsal zihin açan bu yolda buluşmak dileğiyle.





Görseller pexels.com'dan alınmış Valentin Antonucci ve Edward Eyer isimli sanatçılara ait fotoğraflardır.


 
 
 

Comments


bottom of page